Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

şafak sökmek

  • 1 dawn

    n. şafak, şafak vakti; tan, ortaya çıkma; başlangıç; uyanma
    ————————
    v. gün ağarmak, şafak sökmek, aydınlanmak; belirmek
    * * *
    1. gün doğ (v.) 2. gün doğması (n.)
    * * *
    [do:n] 1. verb
    ((especially of daylight) to begin to appear: A new day has dawned. See also dawn on below.) ağarmak, doğmak
    2. noun
    1) (the very beginning of a day; very early morning: We must get up at dawn.) şafak, tan
    2) (the very beginning of something: the dawn of civilization.) başlangıç
    - dawn on

    English-Turkish dictionary > dawn

  • 2 dämmern

    gün ağarmak
    ortalık kararmak
    şafak sökmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > dämmern

  • 3 spring

    adj. atlama, yaylı, sustalı, esnek, bahar, ilkbahar, memba, kaynak, sıçrama
    ————————
    n. bahar, ilkbahar, memba, pınar, kaynak, köken, yay, zemberek, sıçrama, fırlama, yaylanma, esneklik, esneme, eğilme, çatlama, çatlak, kemerli kubbe
    ————————
    v. sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak, birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak, kaynaklanmak, çıkmak, doğmak, ortaya çıkmak, sökmek (şafak), eğilmek, esnemek, bükülmek, çatlamak, patlamak, infilak etmek, çıtlatmak, pat diye söylemek, eğmek, bükmek, ikram etmek, ödemek, tahliye ettirmek, hapisten çıkarmak
    * * *
    1. sıçra (v.) 2. ilkbahar (n.) 3. yay
    * * *
    [spriŋ] 1. past tense - sprang; verb
    1) (to jump, leap or move swiftly (usually upwards): She sprang into the boat.) atlamak, sıçramak
    2) (to arise or result from: His bravery springs from his love of adventure.) kaynaklanmak, doğmak
    3) (to (cause a trap to) close violently: The trap must have sprung when the hare stepped in it.) kapa(t)mak
    2. noun
    1) (a coil of wire or other similar device which can be compressed or squeezed down but returns to its original shape when released: a watch-spring; the springs in a chair.) yay, zemberek
    2) (the season of the year between winter and summer when plants begin to flower or grow leaves: Spring is my favourite season.) ilkbahar
    3) (a leap or sudden movement: The lion made a sudden spring on its prey.) sıçrama, atlama
    4) (the ability to stretch and spring back again: There's not a lot of spring in this old trampoline.) esneklik, yayılma
    5) (a small stream flowing out from the ground.) kaynak, pınar
    - springiness
    - sprung
    - springboard
    - spring cleaning
    - springtime
    - spring up

    English-Turkish dictionary > spring

См. также в других словарях:

  • şafak sökmek — sabahleyin ortalık aydınlanmaya başlamak Şafak sökerken evden çıkıyor, akşam karanlığında dönüyordu. R. Enis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şafak — is., ğı, Ar. şefaḳ 1) Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. M. A. Ersoy 2) Askerler arasında terhis için kalan gün sayısından önce söylenen bir söz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tan ağarmak (veya atmak veya sökmek) — gün doğmaya başlamak, şafak sökmek Artık tan sökünceye kadar gelsin gazeller, şarkılar, feryatlar. S. Birsel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağarmak — nsz 1) Beyazlaşmak Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı. N. Nâzım 2) Rengi solmak 3) Şafak sökmek Bir gün ortalık ağarmadan Kadıköy den vapura bindim. N. Ataç Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»